21 Ağustos 2009 Cuma

Sen Babanın Akıllı Oğlu Musun Digiturk :)

Digiturk Lig Tv abonesi oldum bu sene. Turkcell Super Ligi başlamadan hemen önce, cep telefonuma mesaj geldi Digiturk'ten. Aynen yazıyorum buraya:

"Sn uyemiz, yeni sezonda Lig TV'de sifreleme sorunu yasamamak icin maclardan once Lig TV'yi aciniz ve 30 dakika kanali degistirmeden bekleyiniz."

Yok. Daha neler! Koskoca Digiturk, nasıl hiç utamadan, sıkılmadan bu tür bir mesaj gönderebiliyor üyelerine anlamış değilim.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Muhasebecilerin Tahsilat Sorunu ve Çözüm Önerisi

Muhasebeciler için çiledir yaptığı işin karşılığını alabilmek. Muhasebe ücreti, vergi mükelleflerinin sırtlarına yüklenmiş angarya olmaktan kurtulmadıkça yani vergi muhasebeciliği tarih olmadıkça, durum böyle devam edeceğe benzer. Bu noktada, karşımıza yine, o her taşın altından çıkan "kayıtdışı ekonomi" çıkıyor.


Antalya SMMMO Odası üyelerinden bir grup mali müşavir, artan tahsilat sorunları üzerine kafa yormuşlar. Bir dizi çözüm önerisi getiriyorlar. Şöyle ki:


Bugün mesleğimizin en büyük problemi nedir diye sorulduğunda mutlak alınan cevap TAHSİLAT SORUNUDUR. Tahsilat sorununu kökünden çözmek için bazı meslektaşlarımızla oturup konuştuğumuzda ortaya aşağıdaki fikir çıktı ve bu fikri hemen her ortamda yıllardır dile getirmeye çalıştık. Ancak gördük ki bu sorun ne Türmob ne de Odalar nezdinde hallolmuyor, çözüme kavuşturulmuyor. Çünkü bu öneriyi oda yönetimleri mesleğin bağımsızlığını zedeleyeceği düşüncesi ile henüz görüşülmesine bile müsaade etmeksizin kapatıyor. Aldığım cevap çok basit. “Biz ücretimizi almaktan aciz bir meslek grubu değiliz. biz kendi paramızı kendimiz tahsil ederiz.”


Bugün devlet kanalı ile, belediyeler kanalı ile odalar kanalı ile paralarını alan meslek grupları.


1- Eczacılar hepinizinde bildiği gibi gelirlerinin %90 %95 ini SGK dan tahsil etmektedir.

2- Yapı denetim firmaları hemen hemen tüm gelirleri belediyeden tahsil edilmektedir.

3- Mimarlar tarafından çizilen bir projenin makbuzunu ve parasının alındığını mimarlar odası görmeden onaylamamakta ve müsaade vermemektedir.

4- İcra avukatları yapılan icralar sonucu elde edilen hasılatlarda dosya ve mahkeme masraflarının hemen akabinde kendi paralarını almaktadırlar.


Yukarıda saymış olduğum bu meslek mensupları bağımsızlığını yitirmezken bizler nasıl oluyor da bağımsızlığımızı yitiriyoruz devlete bağımlı oluyoruz bunu anlayabilmiş değilim.


ÖNERİM :


1- Gelir vergisi kanununda bir değişiklik ile 3568 sayılı kanunla belge almış serbest meslek erbaplarının yapmış olduğu hizmetlerden defter tutma ve mali müşavirlik hizmetleri ile sınırlı olmak üzere stopaj oranı %100 yapılsın. (sözleşmelerin bir nüshasının önceden vergi dairesine ibraz etmek şartı ile ve sözleşmede yazılı olan işlerle sınırlı olarak)


2- Gecici vergi dönemleri itibariyle "sadece ödenen, iadrece tahsilatı yapılan stopajlarla" sınırlı olmak üzere iade hakkı tanınsın. Ödenmeyen %100 oranlı mali müşavirlik stopajları için gecikme zammı oranı cok düşük tutulsun. örneğin “%1 yada %0,05”


3- Mali Müşavir’lerin keseceği makbuzlardaki Kdv lerinin tamamı tevkifata tabi olsun. Müşteri her ay 2 Nolu kdv beyannamesi ile makbuzun kdv’sini bize ödemek yerine devlete yatırsın. Yüklenilen Kdv’leri iade yoluyla inceleme sonrası geri alalım.


******Hemen belirteyim bu öneriye karsı çıkanların sebep ve nedenleri******


- Bağımsızlığını yitireceğine inanıyordur.( Ben aksine genel olarak daha da bağımsız hale geleceğimize inanıyorum.)


- Fiyat tarifesine uymuyordur,haksız rekabeti huy edinmiştir. (işletme defterini 30 TL’ye tutan kişinin bunu istemesini bekleyemeyiz) yada (fiyat tarifesinden yüksek aldığı halde düşük vergi ödemek için) düşük ücretli makbuz kesiyordur. Gerçek sözleşmelerle bu şekilde gelir beyan etmek bu tur bir muhasebecinin işine gelmez cunku aldıgı para haksız rekabet yaptığı için makbuzun kdv'si ve gelir vergisine bile yetmeyecektir.


- Defter tasdikinden alacağı 3 - 5 milyar liranın hesabını yapıyordur.


- Beyannameye imza atmadan "beyanname gönderme ücreti" kılıfı ile iş yapıyordur.


Yukarıdaki saydığım kişiler haricinde bu tur bir değişiklik biz düzgün çalışan muhasebecilerin zararına olabilir mi? Böyle bir değişiklik olsa tahsilat sorununu kökünden çözüme ulaştırabilir miyiz? sizlerin fikirleri ile düşünceleri ile bu fikri pekiştirmek ve geliştirmek istiyoruz. Bu fikri benimseyip geliştirebilirsek bireysellikten kurtararak bir kamuoyu oluşturarak bu görüşü başta başbakanlık, gelir idaresi başkanlığı, maliye bakanlığı ve hesap uzmanları kurulu gibi üst platformlara taşımak istemekteyiz.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

5786 Sayılı Kanun ve İki Öneri

Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yayınlandıktan sonra, Muhasebecilik camiasında adeta sular durulmuyor. Konu ile ilgili düşüncelerimi SM'den SMMM'ye Geçiş başlıklı yazımda ifade etmiştim. SMMM Mustafa Gülşen'in internet sitesinde de, SM'den SMMM'liğe geçiş konusu çeşitli boyutlarıyla tartışılmakta. Site katılımcılarından SMMM Hasan Volkan ÇEVİK mevcut durumu yorumlamakla kalmamış, iki de öneri getirmiş:


1- Staj süresinin 3 yıla çıkarılmasının amacı nedir?


2- SM'lerin SMMM yapılmasının amacı nedir?

Staj süresinin 3 yıla çıkmasının amacı kurum yetkililerine göre kaliteyi artırmaktı. Bizlerin bir çoğuna göre ise doyum noktasına ulaşan meslektaş sayısının önüne geçilmesi ve pastadaki payın bölünmemesi idi.

SM'lerin SMMM yapılmasının amacı kurum yetkililerine göre AB müktesabatına uyumu sağlamaktı. Bizlerin bu konudaki fikirlerini önceki 7 sayfada görebiliyoruz. Çeşitlilik arz ediyor.
Peki bizler ne yapalım? Tamam bunu bir milat olarak görelim ve herşeyin daha güzel olacağını düşünerek işlerimize devam edelim. Fakat bir milat varsa bundan sonraki gelişmelerin daha güzel olması gerekmez mi?

Acaba değerli yönetici büyüklerimiz hep konuşulan sadece muhasebe üzerine eğitim veren bir "muhasebe fakültesi" açılması için her hangi bir çalışma içindeler mi? Nalan AKDOĞAN hoca böyle bir üniversitenin şart olduğunu ve Türmob'un da böyle bir üniversite kurulması için alttan alttan çalışmalar yaptığını söylemişti. Acaba Türmob çok mu altta kaldı, çünkü hala bir ses yok.

Tamam muhasebe fakültesi olayını geçelim, yapılması zor ve zaman alacağı aşikar. Peki 3 yıl boyunca staj yaptırılan meslek mensubu adaylarının durumları ne alemde? Bu stajyerler kimlerin yanında ve nasıl staj yapıyorlar? Mesleğin kalitesini artıracak olan meslek mensubu adaylarının işverenleri olan hali hazırdaki meslek mensuplarının kalitesi, mesleğin geleceği olarak görünen gençleri eğitmek için yeterli mi? Elbette profesyonel olarak çalışan ve yanındaki elemanında iyi yetişmesini sağlayanlar var. Fakat lütfen önceki 7 sayfada hali hazırdaki meslek mensupları için söylenenleri düşünerek bu soruma cevap verin.

Peki eğitimden sorumlu olan TESMER'in durumu nasıl? Bir çoğumuza göre sadece para tuzağı olarak görünen 6 adet CD göndererek ve adayların bunlara çalışarak eğitim alabileceğini sanmak normal mi? Eğer normal görüyorlar ve başka birşey yapmıyorlar ise (ki normal görüyorlar ve hiçbir şey yapmıyorlar) staj sürecinin, staj süresi boyunca cd'ler ile verilen eğitimin ve sonrasındaki yeterlilik sınavının sadece birer angarya olduğu iyice gözler önüne serilmiş olmuyor mu?

Elimizden bir şey gelmediği için ve herşeyin daha güzel olacağını düşünerek bu iki uygulamayı da milat kabul ettik. Hiç değilse bundan sonra mesleğe gerçekten saygınlık katacak çalışmalar yapılsın. Benim uzun süredir mesleğin değerini artıracağını düşündüğüm bazı fikirlerim var.

1-) Hali Hazırdaki Meslek Mensupları İçin Yapılabilecekler :
Hali hazırdaki meslek mensupları yılın belli dönemlerinde zorunlu eğitime tabi tutulsun. Eğitim deyince bazıları alınganlık gösterebilir, biz buna en iyisi zorunlu kendini yenileme diyelim. Örneğin; her meslek mensubunun yıl boyunca tamamlaması gereken bir kredisi olsun. Atıyorum sosyal güvenlik konulu bir seminere katıldığında bu kredinin bir kısmını tamamlamış olsun. Bu ve bunun gibi seminer, panel ve eğitimlere katılarak bu kredilerin tamamlanması sağlansın. Krediyi tamamlayamanların, kredi tamamlama sınavlarına girmesi sağlansın.
Şimdi duyar gibiyim bunca işin arasında nasıl vakit bulacağız da gideceğiz diyenler oluyordur. Eğer zorunlu olursa merak etmeyin mutlaka zaman bulunur. Üstelik gerçekten mesleğin kalitesini ve hakettiği değeri görmesini isteyen her meslek mensubu bunu seve seve kabul edecektir. Aksi takdirde önceki 7 sayfada yazılanların, art niyet barındıran farklı bir anlam taşıdığını düşüneceğim.

2-) Meslek Mensubu Adayları İçin Yapılabilecekler :
Öncelikli hedef TÜRMOB'un bir üniversite kurması olmalıdır. Yukarıda da dediğim gibi bu zor ve zaman alacak bir çalışmadır. Bunun yerine artık TESMER şu Cd gönderme olayını bırakmalıdır ve yüz yüze eğitime geçmelidir. Nasıl ki şu anda SM'lere SMMM olabilmeleri için odalarda, 1 hafta teorik, 1 hafta pratik eğitim verilecekse; stajyerlere de bağlı oldukları odalarda staj süreleri boyunca belirli periyodlar ile bu eğitimlerin verilebilmesi sağlanmalıdır. Yanlız bu eğitimler verilirken zaten çok cüzi ücretler alan stajyerlerin, bir de bu eğitimlerle maddi yönden sıkıntı çekmemeleri sağlanmalıdır.

Stajyerlerin diğer sorunlarına da en az meslek mensuplarının sorunlarına gösterildiği kadar alaka gösterilmelidir. Aslında bu çıkan yönerge ile stajyerlerin bir sorununa kısmen de olsa çözüm bulunmuştur. Bir SM'nin yanında çalışan stajyer arkadaşımız, staja başlama sınavını kazandıktan sonra bundan böyle artık staj yapmak için bir SMMM aramayacak; çünkü kendi işvereni de SMMM olmuş olacak. Haliyle naylon stajın bir nebze de olsa önüne geçilmiş olacak.

Sonuç :
Stajın üç yıla çıkması ve SM'lerin SMMM olması uygulamaları bana göre yukarıdaki gibi ciddi uygulamalar yapılmadan ben çıkardım, uyguladım ve bitti mantığı ile yapılırsa; bizlerin bu tartışmaları asla son bulmaz ve diğer insanların gözündeki değerimiz de iyice azalır. Eğer gerçekten kalite arayan ve isteyen varsa; 1989 yılının kötü hatıralarını silmek, şimdiki uygulamaların makul olarak görünmesini sağlamak ve mesleğin değerini artırmak için çalışmalar yapmalıdır. Unutmayalım; çalışma yapacak TÜRMOB'dur. Çalışma yapmasını sağlayacaklar ise bizler ve bizlerin bu konuda göstereceği iradedir. Kendi kendimize konuşur, kendi kendimizi yersek ve susarsak hiçbir şeyin düzelmeyeceği aşikardır.

Saygılarımla,

SMMM Hasan Volkan ÇEVİK

14 Ağustos 2009 Cuma

SM'den SMMM'ye Geçiş

Mesleki Uyum Eğitimi İle Özel Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Sınavına İlişkin Usul ve Esaslara İlişkin Yönerge yayınlanınca, muhasebe ve muhasebecilerin yoğun olarak katılım gösterdikleri forumlarda SM'ler ve SMMM'ler arasında şiddetli tartışmalar olduğunu gözlemledim.

Bu tartışmalardan biri de Mustafa Gülşen'in forumunda devam etmekte.

Muhasebecilik mesleğini avukatlıkla, doktorlukla, eczacılıkla kıyaslayıp da onlarda neden bu tür tartışmaların olmadığını sorgulayan arkadaşlar, bahse konu meslek kanunlarının yürürlük tarihlerine lütfen bir baksınlar:

Doktorların kanunu 1928'lerden, Eczacıların ki 1953'ten, Avukatların ki de 1969'dan geliyor... Bizim 3568'e en yakın olan avukatlık kanunu bizimkinden tam 20 yıl önce yasalaşmış.

Bizim güncel tartışmalarımızın benzerlerini onlar da yaşadılar, hala yaşıyorlar da. Doktorlar için "TUS, Mecburi Hizmet, Yabancı Hekim, Tam Zamanlı Mesai" gibi konular tartışılmıyor mu?

Öğretmenler için "Mecburi Hizmet, Uzman Öğretmen, Baş Öğretmen" gibi konular?

Avukatların staj yönetmeliklerinde yapılan değişiklikleri takip etmiyor musunuz Resmi Gazete'den?

Bizim kanunumuz ve icraatımızın meslek olarak kabul edilmesi daha çok genç... Daha çokça değişiklikler yapılacak kanunumuzda. Durağan olması kabul edilebilir bir durum değil zaten.

1989 yılında muhasebecilik mesleğini yapanlara, durumu ispat etmeleri kaydıyla meslek mensubiyetine dair ruhsat verildi. Verilmese miydi? Bu gruba verilmeyecekti de kimlere verilecekti?

Bu noktada, yapılan yanlış, 3568'den sonra SM kabulune devam edilmesidir. Esasen, 1989'dan sonra SM ruhsatı hiç verilmemeliydi. Bugün yapılan ise, daha önceki yanlışın düzeltilmesine çalışılmasıdır. Ancak, kanaatimce düzeltme işlemi ile de yapılan hata katmerleştirilmektedir.

SM'lere SMMM kapısı zaten açık. Yapmaları gereken fakülte eğitimi almaları. Fakülteleri küçümseyen arkadaşlar için bu eğitimi almak hiç de zor olmasa gerek. Hem kimse SM'leri muhakkak SMMM olmaları gerektiği konusunda zorlamıyorlar ki. İleride SM'lerin defter tutma yetkileri alınacak yalnızca SMMM'ler defter tutabileceklermiş. O taktirde SMMM olsunlar efendim. Burada zor olan fakülteye girmek midir, okuyup mezun olabilmek midir ya da başka bir şey midir?

Aslında, SMMM'ler, TÜRMOB'un, gerçekten layıkıyla bir eğitimin ve adilane sınavlar neticesinde SM'leri SMMM'liğe kalbedeceğine inansa, bugün bu konuda hiçbir tartışma olmayacak. Ancak, çevrede ruhsatı haketmediği düşünülen SMMM'lerin sayısı arttıkça bu tartışmalar da uzayıp gidecek gibi.

Sahi, SM'den SMMM'ye geçiş yapacak olanlar, neden SMMM adaylarının girdikleri sınavlara tabi tutulmayacaklar da Özel Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Sınavına girecekler dersiniz?

28 Temmuz 2009 Salı

Oldukça Ciddi Bir Sigara Bırakma Girişimi

Nereden aklıma geldiğini bilemediğim şekilde ve birdenbire, sigara bırakma arzusu oluştu bende. Hani tembeller anayasasında yazarmış ya "Ders çalışma isteğin geldiyse, otur geçmesini bekle" diye. Ben de oturup geçmesini bekledim bu isteğin. Geçmedi...

"Sigara nasıl bırakılır?", "Sigarayı bırakmanın faydaları", Sigarayı Bırakan Birinin Günlüğü" gibi yazıları okudum. Önceki seferlerde aklıma böyle şeyler geldiğinde cesaret bile edemeden vazgeçerdim bırakmaya çalışmaya başlamaktan. Ama... Bu sefer öyle olmadı. Yaklaşık 3-4 saattir aralıklarla da olsa sigaraya bırakabilir miyim düşüncesini evirip çeviriyorum zihnimde.

Galiba bu sefer bırakacağım.

Okuduğum yazılara göre öncelikle belli bir tarih tespit etmem gerekliymiş. Bazıları ise hemen bugün, mevcut paketi buruşturup çöpe atmakla başlayabileceğimi söylüyorlar. Ben belli bir tarih tespit ettim. Acırım para verip aldığım paketi bitirmeden çöpe göndermeye :) Ama, bu paket bitsin öyle bırakacağım da demiyorum.

Tarih tespit ettim: Ramazan'ın birinci günü.

Önümde 20-25 gün var. Bu süre zarfında da taktikler geliştireceğim tekrar sigara içmemek için. Örneğin, günü tespit edip duyurmak birinci adımdı. Bunu gerçekleştirdim bile :)

İkinci adım olarak daha az nikotin içeren bir sigaraya başlayacağım Ramazan'ın bir'ine kadar ki, bu da vücudumun nikotin ihtiyacının azalmasına ve alışkın olduğum sigarayı içmeyerek sigara alışkanlığımın törpülenmesine neden olacak. Muratti Azurro (eski adıyla Light) içiyorum. Akşam eve giderken Winston Light alacağım sevmediğim halde.

Hayattaki ilk hedefim 17 yıldır içtiğim sigarayı unutmak. Bakalım bundan sonra neler olacak.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Baba





Yaklaşık 2.5 yıldır amansız hastalıkla mücadele ediyordu BABAM...

O güne kadarki yaşantısına bakıldığında, sonucu kuvvetle muhtemel olana yakalanmıştı...

Dışarıdan bakanlar ve belki de biz ailesi bile, ne denli güçlü bir imanı olduğunu bu hastalığıyla öğrenmiş olduk.


Hastalığı;

Bizi birbirimize kenetledi...

İmanını ortaya çıkardı...


En zor anlarında dahi isyan etmedi...

Her daim şükretti Yaradanına ve

"Beterinden saklaması için" hep dua etti.


Hastalığının, Rabbimin kendisini affetmesi, kendisine dua etmesi için bir uyarı ve fırsat olduğunu söylerdi.


BABAM bana dürüst olmayı, yalan söylememeyi ve imkanlar dahilinde ihtiyaç sahibinin elinden tutmamı öğretti.


Elim olayın haberini, sabah 7:30'da gelen telefonla öğrendim. İlk şokun ardından ağabeyimi (Fahri) aradım ve nabzını tekrar kontrol etmelerini söyledim. Nafileydi... Ruhunu teslim etmişti bir tek ALACAKLISINA...


İnanamadım...

Bekliyordum...

Ama...

Bu kadar yakın mıydı BABA firkatin?

Daha bir gün öncesinde Baltalimanındaki doktora da gidelim diye konuşmamış mıydık?

ve bana "seneye de giderim köye ama...

Sonraki seneye çıkar mıyım bilmiyorum" dememiş miydin?


Kasımpaşa'ya vardığımda evin kapısı açıktı.

İçeriye, babamın yanına gittim...

Çarşafı yüzünden kaldırdım...

ve geri kapattım...


Allah'ım!

Sana hamd-ü senalar olsun ki babamı imansız almadın yanına...

Babamın hastalığında çektiği acılarını günahlarına kefaret eyle.

Bizlere de imanlı ölümler nasip eyle!


Gerek babamın hastalığı süresince, gerekse cenaze gününden bugüne kadar,

- Kasımpaşa'daki evimize bizzat gelip taziye dileklerini ileten,

- Yurdun çeşitli bölgelerinden Eynesil'e gelip cenaze merasimine katılan,

- Akşamları tertip edilen Kur'an-ı Kerim ziyafetine iştirak edip bizlerle birlikte amin diyen,

- Köseli'deki evimize gelip taziye dileklerini ileten,

- Mazeretleri dolayısıyla bu faaliyetlere iştirak edemeyen, ancak telefonla taziyelerde bulunan,

Hasılı bizleri yalnız bırakmayan, eş, dost, akraba, konu komşu ve hemşehrilerimize teşekkür eder, başta babam olmak üzere tüm geçmişlerimize Allah'tan rahmet dilerim.


Murat KARAMAN

13 Haziran 2009 Cumartesi

Anne

Hala sizinleyse!!!

1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.

2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

3 yasınızdayken
size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda 'GITMIYCEEEEEEEM' diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.

9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.

11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü 'Sen bizimle oturma' diyerek teşekkür ettiniz.

12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.

19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.

Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.

21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. 'Ben senin gibi olmayacağım' diyerek teşekkür ettiniz.

22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. 'Artik bu ilkel yöntemleri bırak' diyerek teşekkür ettiniz.

40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. 'Anne işim başımdan aşkın' diyerek teşekkür ettiniz.

50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.
Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.

Derken bir gün..... o öldü.
O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi duştu....


VE BİR HİKAYE:

'Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı.
Telefondaki ses annesine aitti.
Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti?
Annesi 'nasılsın oğlum iyi misin?' diye sordu.
Oğlu şaşkın bir ifadeyle 'iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyi
misiniz?' dedi.
Annesi 'biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim' dedi.
Oğlu da 'anne bunun için mi aradın saat sabahın üçbuçuğu yarında
konuşabilirdik' diyince annesi de 'rahatsız mı ettim oğlum?' dedi.


Oğlu 'evet anne rahatsız ettin' diyince annesi

'30 sene önce sen de beni bu
saate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun'

EĞER HALA SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA COK SEVİN....

UNUTULMAMAK DİLEĞİYLE...


BÜTÜN ANNELERİN ELLERİNDEN ÖPÜYORUZ